3 Şubat 2010 Çarşamba

Profesyonelleşme Öncesi Türk Futbolu (1890-1950)


(Santigrat dergisinde yayınlanan bir araştırmam)Futbol yaklaşık 120 yıl önce geldi ülkemize.Ticari nedenlerle öncelikle İngiltere ve Fransa’dan İzmir’e göç edip yerleşen bir grup ailenin haftasonu eğlencesi olarak başladı Bornova çayırlarında.Bugün İzmir’de kamu hizmetinde kullanılan birtakım binalar o dönemde bu levanten ailelerin yaşam alanlarıydı.Whithall,La Fontaine,Giraud gibi aileler İzmir’e önemli ve kalıcı hizmetlerde bulundular.Bugün o ailelerden hala yaşamlarını sürdüren kuşaklar sözkonusu.Futbol o dönemde James La Fontaine’in öncülüğünde minik organizasyonlardan gayrıresmi bir federasyona ulaştı kısa sürede.Çok geçmeden bazı ailelerin İstanbul’a göç etmesiyle bu kez Moda çayırlarında duyulmaya başlandı top sesleri.İlk olarak İngiliz elçiliğinde görevli personele teklif edilen maç,Türk topraklarındaki ilk futbol maçı olarak tarihe not düşülmüştür.Bu organizasyonlar yıl 1901’i gösterdiğinde Kadıköy Futbol Kulübü’ne dönüşecekti.Bu kulüp Rum ve İngiliz gençlerinden oluşmaktaydı. 1904 yılında ise bu kulüpler,Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor"sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır.

II.Abdülhamit’in baskıcı döneminde müslüman gençlere yasak olan futbol,meşrutiyete kadar yabancıların oyunlarını izlemekle,zaman zaman da illegal katılımlarla kendini gösteriyordu Osmanlı’da.İstibdat döneminde her türlü örgütlenme yasak idi ve bırakın 11 genci 3 kişinin bir araya gelmesi bile saray tarafından taht için tehlikeli bulunmaktaydı.Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi.Bir paşa çocuğu olan Fuad Hüsnü (Kayacan) Bey’in bu nedenden mahkemelere düşüp hapislerden döndüğü,arkadaşlarının sürgün edildiği bir dönemde Bobby takma adıyla İngiliz takımlarında oynaması futbol tarihinin bu noktada ilginç anılarındandır.
Fuad Bey’in İngilizceyi iyi konuşabiliyor olması bu tutkusunda avantaj sağlamıştır.

Bu dönemde ilk Türk futbol takımı Black Stockings (Siyah Çoraplar) kurulur.Deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.(Bu takımın Rumlarla Papazın çayırında 1901'de oynadığı maç ise bir Türk takımının ilk futbol maçı olarak kayıtlara geçmiştir).1904 yılında İstanbul Ligi kurulmuş,1951 yılına kadar amatör olarak devam etmiş,fakat savaş yılları ve olimpiyatlar nedeniyle 4 sezon eksik yapılmış,1951’de profesyonelliğin kabulünden sonra da 1959 yılına kadar profesyonel olarak uygulanmıştır.


Meşrutiyetin ilanı ile birlikte meşrulaşan futbol,o döneme kadar illegal faaliyet gösteren Türk kulüplerinin birer birer kendini göstermesiyle daha da hareket kazandı.Kadıköy Moda’da 2 katlı bir konakta üç arkadaşın kurduğu Fenerbahçe,Mektebi Sultani 5.sınıf öğrencilerinin kurduğu Galatasaray ve Serencebey konağının bir köşesinde jimnastik çalışma amaçlı kurulan Beşiktaş Türklerden oluşan ilk "Spor Kulübü" ünvanını alarak birer birer resmi sıfat kazandılar ve futbolu artık çekinmeden rahatça oynamaya başladılar.Arkasından Vefa İdadisinde bir kulüp kendisini gösteriyor.(İzmir’de başlayan macera 1894 de kurulan Football Clup Smyrne’den sonra 1910 yılında KSK’nün kurulması ile İzmir’de yine kendisini gösterdi.1950 Demokrat Parti iktidarının lideri Adnan Menderes bu kulübün ilk futbolcularından idi.Ayrıca İzmir’in bir diğer güzide kulübü Altay’da kalecilik yapmıştır).

17 Ocak 1909 tarihinde 1905 yılında kurulan Galatasaray Kulübü ile 1907 yılında kurulan Fenerbahçe Kulübü, futbol branşında ilk kez, bundan tam 100 yıl önce karşı karşıya geldi.Maç,Galatasaray'ın 2-0 galibiyetiyle tamamlandı.Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey tarafından Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında kurulan Fenerbahçe’nin renkleri bir bilgiye göre sarı beyaz iken formaların alındığı Rum terzinin elinde beyaz kumaş kalmaması neticesinde sarı laciverte dönüşürken, “Galata Sarayı Efendileri” olarak şimdiki ismine nail olan Galatasaray’ın ilk amblem taslağı Tobler çikolatasının ambalajındaki kartal idi.Osman Paşa'nın oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ile mahallenin gençlerinden Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri ve Şevket Beyler’in aralarında bulunduğu gençlerce kurulan Beşiktaş’ın renklerinin Balkan Savaşı’na duyulan yasın neticesinde kırmızı beyazdan siyah beyaza döndüğü bilgisi ise kimi tarihçicilerce reddedilmektedir. Fenerbahçe kuruluş tarihini resmi tarih olan 1907’den önce kurulan Black Stockings’e uzandırma fikrini kulüp resmi sitesinde dahi savunurken,Beşiktaş’ın ilk resmi spor kulübü olmasına rağmen 1911’e kadar bir futbol şubesinin olmadığı bilinmektedir.Yazar Tevfik Fikret’in öğrencileri Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülend Serdaroğlu gibi isimlerce kurulan Galatasaray’ın önce kırmızı beyaz,ardından siyah sarı ve sonradan sarı kırmızıya dönüştüğü de resmi bir bilgidir.
Futbol serbest kalmasıyla beraber halk arasında kısa sürede benimsenen ve sevilen bir uğraş ve etkinlik oldu.Maçlar büyük katlılım ve heyecanlarla gerçekleşmekteydi.Meşrutiyetle birlikte yönetimi ele alan İttihat ve Terakki Partisi liderlerinden Talat Paşa futbolun halkın üzerindeki bu etkisinin farkındaydı.Yeni bir futbol kulübü kurulmasına öncülük etti. Altınordu isimli bu kulübün ilk icraatı önemli imtiyazlar sunarak Fenerbahçe’den 5 iyi oyuncuyu kendisine katmak oldu.O dönemde birçok paşa mevcut futbol kulüplerinin yönetiminde aktif görev almış hatta başkanlık yapmıştı.(Fenerbahçe başkanlarından biri de İttihat ve Terakki Partisi`nin önde gelen kişilerinden Sabri Toprak idi.Ayrıca 31 Mart gerici ayaklanması sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti`nin Genel Sekreteri olan ve 1926’da Atatürk’e suikast davasından yargılanarak idam edilen Dr. Nazım Bey de Fenerbahçe`nin eski başkanlarından biridir.)
Bu dönemdeki transferlerin en önemli isimlerinden birisi sonradan Top soyadını alacak olan Refik Osmani idi. Şiir lakabıyla anılan Refik Osmani hem futbolcu hem de basın mensubu olarak tarihte yerini aldı.”Top”isimli bir dergi çıkartıyordu.Yazılarından ötürü cezalar aldı.Futbol oynadığı dönemde Türkiye’de üç büyük kulüpte oynayan ilk futbolcu olan Refik Osmani penaltı atışlarında 92 penaltıda 91 gol gibi çok yüksek bir yüzdeye sahipti. Fenerbahçe’den Altınordu’ya 2 teneke zeytinyağı ve 1 teneke peynir karşılığı gitmiştir. Ama o dönemde Fenerbahçe’den yapılan bu çarpıcı transferlerin asıl bedeli Altınordu futbolcularının askerliklerini cepheye gitmeden saray içerisinde yapabilme imtiyazı idi. Tarihsel bilgilere göre Galatasaray ile Beşiktaş futbol takımları arasındaki 85 yıllık rekabette ilk golü, 22 Ağustos 1924'te Beşiktaş'ın 2-0 kazandığı maçta Siyah-Beyazlılardan Refik Osman Top attı. Siyah-beyazlı takım adına ilk golü atan Refik Osman Top, derbi tarihine geçti. Amiral Hüsnü Paşa`nın oğlu ve ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Bey`in abisi Dr.Hamit Hüsnü Kayacan,1912 yılında Galatasaray mensubu iken,Fenerbahçe`ye geçmiş,bir yıl sonra da Fenerbahçe`nin yedinci başkanı olmuştu.12 Şubat 1911 tarihinde Fenerbahçe ile Union Club sahasında oynanan maçı G.Saray 7-0 kazanmıştı.Galatasaray bu maça 7 kişi çıkmıştı.Fenerbahçe kalecisi Ali Said sakatlanıp çıkınca Fenerbahçe maçı 10 kişi tamamlamış ve kaleye gol yiyenin değişmesi şeklinde öteki futbolcular bir bir geçmişti.29 Ekim 1915’de oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçı,F.Bahçe 2-1 öndeyken bitime 25 dk.kala hakem tarafından tatil edildi.3 Mart 1916’da kalan süre oynandı ve G.Saray bir gol atınca maç 2-2 sona erdi.
28 Temmuz 1922 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk Konya'nın Akşehir İlçesinde,gizli bir toplantıda komutanları bir araya getirmek amacıyla bir futbol maçı düzenletti.Amacı Milli Mücadele nedeniyle komutanları bir araya getirerek taarruz emrini vermek ve işgal kuvvetlerinin kafasında “Mustafa Kemal mücadeleden uzaklaştı” düşüncesinin doğmasını sağlamaktı.Atatürk’ün resmi sıfatla seyrettiği ilk ve tek futbol maçı bir ulusun kaderini değiştirmişti.Kurtuluş Savaşı ile kazanılan zaferin ardından beklenen Cumhuriyetin kurulmasından önce13 Nisan 1923’de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakına bağlı olarak Futbol Heyeti Müttehidesi (Futbol Federasyonu) kuruldu.Federasyon aynı yıl FİFA üyeliğine kabul edildi.).İşgal kuvvetleri komutanı General Harrington'ın İstanbul'dan ayrılırken kendi adına düzenlediği kupayla 29 Haziran 1923 günü Taksim Stadı’nda büyük bir seyirci topluluğu önünde İngiliz başkumandanın oluşturduğu karma İngiliz takımına karşı Fenerbahçe kendi kadrosu ile karşı karşıya geldi. Fenerbahçe bu maçı Zeki Rıza Sporel'in iki golüyle 2-1 kazanmıştı.26 Ekim 1923’de İlk Milli maçımız gerçekleşti.Romanya ile 2-2 biten ve İstanbul Taksim Stadı’nda gerçekleşen maçta gollerimizi Zeki Rıza Sporel attı.1925 Kasım ayı.Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray ve Vefa karşılaşıyorlar ve karşılaşmayı Galatasaray tarihi bir rekorla 20-0 kazanıyor.Leblebi Mehmet lakaplı Mehmet Pınar 20 golün 14’ünü atarak kişisel bir rekora imza atıyor.Mehmet Pınar lakabının şanından dolayı daha sonra soyadını Leblebi olarak değiştiriyor.8 yılda 7 Lig Şampiyonluğu kazanarak hala kırılamayan bir rekorun sahibi olan Beşiktaş'ın, bu altın devrinde kaleyi koruyan en önemli isim; Mehmet Ali Tanman'dı.1933-1946 yılları arasında 354 maçta Siyah-Beyazlı formayı giyen Mehmet Ali Tanman, kalesinde sadece 70 civarında gol gördü ve "100 Yılın En iyi Kalecisi" unvanını kazandı.Tarih 1951’i gösterdiğinde Türk Futbolunda yeni bir dönem başlıyordu; Profesyonelleşme.

Tarkan Kaynar

1 Şubat 2010 Pazartesi

375 fotoğrafta Türk futbol tarihi


28 Şubat 2004 yılında yayınlanmış bir haberi aynen aktarmak istiyorum
Gazeteci ve araştırmacı Serhat Hürkan üç yıllık bir araştırma sonucu Türk futbol tarihine damga vuran siyah-beyaz fotoğrafları bir kitapta toplamayı başardı. Siyah/Beyaz Futbol Resimleri isimli kitap İstanbul ve İzmir’deki öncü kulüplerden ilk liglerin kurulmasına geçen sürede ilginç enstantaneler yakalıyor.

Kitaptaki 375 fotoğraf 3 yıllık bir çalışma sonunda özel arşivlerden ve tarihi spor dergileri araştırılarak bulunmuş.

Serhat Hürkan’ın 2002 yılında hazırladığı, Yıkılmayan İmparatorluk: Futbol isimli kitap için yaptıkları çalışmada ortaya çıkan malzeme bu kitabın da altyapısını oluşturmuş. O kitap için yapılan çalışmadan Türk futbol tarihini fotoğraflarla işleyen bir kitap meydana çıkmış.

Projenin fikir babası Hürkan ve ekibi en büyük sorunu yeterli kaynak ararken yaşamış: ‘TBMM kütüphanesi haricinde bazı özel koleksiyonlar sayesinde ilginç fotoğraflar toplamayı başardık. En büyük iki kaynağı 1930’lu yılların iki önemli spor dergisi Türkspor ve Kırmızı-Beyaz oluşturdu. Buna karşın futbol kulüpleri çok az katkı yapabildi. Gerek Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray, gerekse Anadolu kulüpleri çok az fotoğraf sağladılar. Birkaç kulüp dışında sağlam bir arşiv bulmak mümkün değil. Zaten çoğu kişisel koleksiyonlar yağmalanmış. Yıllar boyunca ellerine geçenleri saklayan bazı özel meraklılar bize önemli bir kaynak oluşturdu. UEFA kriterleri deyip duruyorlar. Ama tarihine sahip çıkamayan, düzgün bir müze kuramayan kulüpler nasıl bu kriterlere uyamaz.’

Hummalı bir çalışma sonunda bulunan 3 bini aşkın fotoğraf arasında sıkı bir eleme yapılmış. Birçoğu yıpranmış durumdaki fotoğraflardan 375’i yayınlanmaya değer bulunmuş. 3-4 ay da fotoğrafların taramasıyla geçmiş. Ama işin en zor tarafı fotoğraf altlarını yazarken yaşanmış. Fotoğrafın çekildiği tarihi not etme gereği bile duymayan eski futbolcular ve taraftarlar 40-50 yıl önceki yüzleri isimlendirmekte fazlasıyla zorlanmış. Bazı fotoğraflar için 10 ayrı kişiye sorma gereği duyulmuş.

HATIRLANMAK HOŞLARINA GİTTİ

Kitabı özellikle okumaktan çok bakmayı seven Türk futbolseveri için tasarladıklarını anlatıyor Hürkan:

‘Malumunuz Türkiye’de futbol çok geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. Ama futbol kitapları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Futbol kitaplarının çoğu az satıyor. Bu okuyucu kitlenin genişlemesini umut ederek kitabı bol fotoğraflı tuttuk. Bize düşen daha ilginç, daha çok okunabilir yayınlar üretmek. Okuyucuyu suçlamakla bu iş yürümez.’

Kitapta sadece İstanbul’un üç büyüklerine yer ayrılmamış. İstanbul’un ve Ankara’nın köklü semt takımları, Anadolu futbolunun öncü kulüpleri, ordu takımları ve emekleme dönemini bir türlü atlatamayan kadın futbolu ayrı birer bölümle hatırlanmış.

YENİ FOTOĞRAFLARLA GENİŞLEYECEK

Kitabın yayınlanmasından sonra özellikle bu siyah-beyaz dönemin futbolcularından ve taraftarlardan çok sayıda mesaj gelmiş. Yıllar sonra hatırlanmak birçoğunun hoşuna gitmiş. Hatta ellerindeki fotoğrafları vermek isteyenler çıkmış. Hürkan da gördükleri ilgiye göre genişletilmiş bir ikinci baskıyı planlıyor. Kitaptaki konuların her biri için ayrı ayrı projeler hazırlanabileceğini, Anadolu futboluna damga vurmuş Eskişehirspor, Trabzonspor,Gaziantepspor gibi takımları ele alan benzer yayınlar çıkarılabileceğini belirtiyor.(Hürriyet)