16 Temmuz 2010 Cuma

Futbol Yazarlarımızın Eski Foto Portreleri

http://twitter.com/futboltarihimiz adresimizde zaman zaman yayınladığımız "Futbol Yazarlarımızın Eski Foto Portreleri" (Kaynak:Milliyet Arşivi)







1 Mayıs 2010 Cumartesi

Medyaspor'da sürekli köşe


1 Mayıs'dan itibaren günlük tarihi bilgileri twitter adresimiz https://twitter.com/futboltarihimiz adresimizde olduğu gibi www.medyaspor.com'da da aktarmaya başladık.

15 Nisan 2010 Perşembe

Türk Futbol Tarihine Teğet Geçen Üç Sergi















Gelibolu 1915 sergisindeki 3 büyük kulübün standlarından görüntüler

----------------------------------------------------------------------------------
UEFA, TFF ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen "Only A Game?" sergisi











Küçük kupa bir Türk takımının avrupa sahalarındaki ilk maçı anısına hediye bir kupa(Kolosvar)Büyük kupa da 1909-1910 sezonu İstanbul Futbol Şampiyonasında G.Saray tarafından kazanılan ilk kupa.




İlk resimdeki top Manchester United-FB Maçında oynanan top.Diğer fotografda 1924 Olimpiyatlarına giden Türk Milli takımı görülüyor.
----------------------------------------------------------------------------------

''Bir Numaralı Galatasaraylı: Ali Sami Yen'' Sergisi


Ali Sami Yen sergisinden fotograflar





Ali Sami Yen ve bendeniz

3 Nisan 2010 Cumartesi

Taçsız Kral(1965) ile ilgili güzel bir yazı




Yapım Yılı:1965
Yönetmen:Atıf Yılmaz
Senaryo Yazarı:Safa Önal
Yapımcı:Ertem Eğilmez - Arzu Film
Oyuncular:Metin Oktay/Gönül Yazar/Ayten Gökçer/Ajda Pekkan/Erol Taş/Gündüz Kılıç/Karıncaüzmez Şevki
Ayşe Şasa - Yönetmen YardımcısıYönetmen Yardımcısı
Zeki Ökten - Yönetmen YardımcısıYönetmen Yardımcısı

Filmle ilgili denk geldiğim hoş bir yazıyı paylaşmak istedim:

‘Ma Vie’ (1964) (Alain Barriere) melodisi, İzmir-Aşıklar Yolunda iki sevgili (birazdan Asansör’e gidecekler).. Mine (Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile) ; “Bil bakalım, kan kırmızı süt beyaz, fındık kabuğundan küçük, kale kapısına sığmaz.” Metin (Hayri Esen’in sesi ile) ; “Kelime oyunu yapıyorsun. Kan, tabii kırmızı, süt de beyaz değil mi? Fındık kabuğundan küçük olacak ki kabuğuna sığsın.” Mine ; “Yalnız insanlar sığmaz kabuklarına.” Ölümünden (13 Eylül 1991) birkaç saat önce gitarist Tarık Öcal’a Nazım Hikmet’in bir şiirini okuyup “İşte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar. İşin özü bu kardeşim” diyen tertemiz bir insanın öyküsü. Filmin yapımcısı Ertem Eğilmez (fakat jenerikte Arslan Barutçuoğlu yazıyor) bir söyleşide (17 Temmuz 1965-Ses) “(Taçsız Kral) filmi, Metin Oktay’ın hayat hikâyesi mi olacak” sorusunu şöyle yanıtlıyor ; “Tam değil. Olaylar..Metin Oktay’ın gerçek hayatına benzeyebilir. Hatta, belki de herhangi bir futbolcunun hayatına uydurulabilir. İsim yapmış klas bir futbolcunun kadınlar arasında geçirdiği bir dönem vardır. Bu dönem her futbolcunun hayatının rengidir.” 40’ların sonu. İzmir, Karşıyaka’da Çiftefırınlar Mahallesi. O dönem hemen her sokakta olan arsada çocuklar futbol oynuyor. Cin gibi bir çocuk, Metin, nedense, takıma girememiş ve Spor Malzemeleri Mağazası vitrinindeki topları seyrediyor. ‘Enfants de Tours’ (1963) (Macias / Demarny / Blank) melodisi ile konserve kutusunu tekmelediği sokakta dalgın yürürken önüne ‘hayallerindeki’ futbol topu yuvarlanır. Murat Abi onun üzüntüsünü bu armağanla gideriyor ; (Sadettin Erbil’in sesi ile) “Seni ben çalıştıracağım.. Büyük bir futbolcu olacaksın. Benden bile büyük..” Murat Abinin ‘baldan tatlı, safi şekerden yapılmış kızı’ Mine, Metin’i seviyor. Üçünün ‘Valencia’ (1926) (Jose Padilla) pasodoblesi ile gazoz içtikleri sahne ne kadar güzeldi. Metin’in (adını öğrenemediğimiz) babası, kavga çıkan bir mahalle maçından sonra topu keser.. Babası (Erdoğan Esenboğa’nın sesi ile) ; “Bindir söylüyorum. Topla oynamak günahtır..Dinleyen kim. Bir daha görürsem..” Annesi (onun da adını öğrenemiyoruz) ( Alev Koral’ın sesi ile) ; “Yapma oğlum, laf anla biraz. Fakiriz biz. Oyunla geçirecek vaktimiz yok. Baban sabahın altısından geceye kadar fabrikada ömür çürütüyor (işe giderken elinde üç bölmeli sefertası var). Bir gündüz uykusuna hasret. Bir erkeğimiz de sensin. Okuyup kazanacaksın. Başka çaren yok.” Metin ; “Var anne. Göreceksiniz.” Sonraki yıllarda Murat Abinin gözetiminde çalışması ve yükseliş ; Damlacık Spor, Yün Mensucat ve 1954’te İzmir’deki son kulübü İzmirspor. Adalet Cimcoz’un seslendirdiği Hülya Demir.. İzmirspor’un başkanı Sedat Beyin kızı olan Hülya ile Metin beraberken hep “Un’Altra Volta” (1964) (Pallavicini / Niessen / Werner / Scharfenberger) melodisi duyuluyor. Metinin İzmirspor’la anlaşması bile Hülya’nın Kültür Parkta bir arkadaşı ile ‘Tuff’ (1964) (Cannon) melodisi eşliğinde romantik dansını gördükten sonra olur. Genç kızın odasında (anne babası İstanbul’daymışlar) (birkaç yıl sonra Metin’i İstanbul’da evine çağırınca bu kez de İzmir’de olduklarını söyleyecektir) geçen gecenin sabahında “Blowin’ in the Wind” (1963) (Dylan) melodisini dinlerken Murat Abi şunları söylüyor ; “Dün gece çalışacaktık. Bekledim. Sedat Beyin kızı yaramaz sana. Bunlar zengin kızı. Hiçbir şeylerine ayak uyduramazsın. Futboldan da olursun boş yere..Buralar tehlikeli olmaya başladı. Uzaklaşmanın tam zamanıdır. Cumartesi günü İstanbul’a gideceğiz.” 1955. Galatasaray. Başarı dolu yıllar ; Gol krallıkları ; (Filmde görmesek de) ‘Ağları Yırtan Gol’ (10 Haziran 1959) ; Şöhret ; Yepyeni bir çevre. Yine de Metin’in parası az. Candemir’le (Cüneyt Türel seslendirmiş) Gönül Yazar ve kız arkadaşlarını ‘Laz Hakkı’nın lokantasına götürdüklerinde neredeyse hiç paraları yoktu. ‘Monte Carlo’ (1964) (Farina) melodisini dinlediğimiz sahnede hesabı ödeyemedikleri gibi Metin, Hakkı’dan 200 lira da borç almıştı. Gönül’le beraber olduğu 3 sahnede ‘La playa’ (1964) (Van Wetter / Barouh) melodisi var. Bu arada kimleri tanımayız ki ; “Gool, gol, gol. Bravo Metin” diye heyecanla maç anlatırken mikrofonun dengesini bozan Pertev Tunaseli ; ‘Halk Gazetesi’ Milliyet ve Rıza Tüzün’ün seslendirdiği Necmi Tanyolaç ; Yine Erdoğan Esenboğa’nın seslendirdiği Fenerbahçe kaptanı Naci ; Karıncaezmez Şevki ve 34 .. ..4 plakalı 50 model Opel Kapitan’ı ; Gündüz Kılıç ; Cihat Arman ; Hatta (yine Rıza Tüzün’ün seslendirdiği) Orhan Şeref Apak. Bu başarı dolu günlerin birinde en olmaması gereken olur ; Hülya, Metin’e gelir. Fausto Papetti’den ‘Caminemos’ (1964) (Testoni / H. Martins / A. Gill) melodisi ve Galatasaray Adasındaki konuşmaları.. Metin ; “Ne istiyorsun benden?” Hülya ; “Seni.” Evlenirler. Bir süre sonra İzmir’e dönmesi için baskı başlar. Ayrıldıkları konuşma.. Hülya ; “Ya ben ya Galatasaray.” Metin ; “Galatasaray. O daha vefalı.” En büyük destek, yine Mine ve Murat Abiden gelir. Bir yıl Palermo kulübünde futbol oynar. Tekrar Galatasaray. Bir milli maç öncesi doktor muayenesinde ortaya çıkan ‘kalp kifayetsizliği’ ve Metin’de düşüş başlar. İçki ile geçen günlerden sonra “Mare d’Estate” (1964) (Papetti / Cassano) melodisi ile dertleşmek için Gönül’e gider. Mine ve Murat Babayı İstanbul’a çağırırlar. Sevgi dolu bir ortamda günlerce süren çabalar ve Murat’ın ‘Controluce’ (1962) (Cassano) melodisini dinlediğimiz meyhanede Metin’i yaşama döndüren konuşması.. Murat ; “İçme artık..Kalk eve gidelim. Derdine, acına saygı ettim. ‘Zaten bozuk, üstüne üstüne gitmeyeyim’ dedim. Ama, tadını kaçırdın artık. Öleceksen top için öl. Hepsi hepsi bir ölüm. Böyle, gün gün öleceğine lahzada ölürsün hiç olmazsa. Deneyeceğiz, her şeye yeniden başlayacağız.” Günler sonra tekrar yapılan kontrollerin ardından.. Gündüz Kılıç ; “Oynayabilir mi doktor?” 1. Doktor ; “Tabii. Bir Beşiktaş taraftarı olarak üzgünüm ama..” 2. Doktor ; “Ben de Fenerbahçeliyim. Maalesef eskisinden daha iyi oynayacak.” Hastaneden çıkarken Mine ile el eleydi. Yine gol krallıkları yine başarılar. Metin öylesine saf ve temiz ki, Hülya film boyunca ona 3 kez ‘çocuk’ diyor. Gönül de iki yerde ‘deli çocuk’ ve ‘koca bebek’ demişti. Mine ise son sahnelerin birinde babasına şunları söylüyor ; “O bizim hayatımızın bir parçası. Koskoca bir sevgimiz var. Dünyalar kadar büyük. Sevgiye hiçbir şey karşı duramaz. Git baba, bulursan zorla getir. O hâlâ mahalledeki küçük Metin. Bir top daha alırsın, çocukluğundaki gibi.” (Yazan : Murat Çelenligil)

31 Mart 2010 Çarşamba

Emektar bir futbolcunun "Laf Aramızda"sı..

TRT 3 Kanalında yayınlanan "Orhan Ayhan'la Spor" programı Türk futbol tarihinden yaşayan birbirinden değerli futbolcuları konuk ediyor.Fenerbahçeli eski milli futbolcu Erol Keskin'in konuk olduğu programda Keskin'in Orhan Ayhan'a çekinerek söylediği bir etik unsuru iki büyük ismin izniyle aktarmak istiyorum:



Erol Keskin bilgisi için: Erol Keskin (d.1927, Sivas) Türk futbolcu. Futbolculuk kariyerinde genellikle sağ iç ve sağ açık mevkilerinde oynadı. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün altyapısından yetişen Erol Keskin, 1945 yılında B takımından A takımına yükseldi.Fenerbahçe'de oynarken 1947 ve 1948 yıllarında iki İstanbul Ligi, 1946 ve 1950 yıllarında iki Millî Küme şampiyonluğu yaşadı. Oynadığı 213 maçta 51 gol attı. 1951'de Adalet takımına transfer oldu. 1954 Dünya Kupası finallerinde oynayarak Güney Kore maçında bir gol attı. Futbol hayatını Adalet takımında sonlandıran Erol Keskin, 9 kez A millî oldu.

30 Mart 2010 Salı

"Kıskanmak" daki Beşiktaş Rozetinin Hikayesi



Zeki Demirkubuz'un son filmi "Kıskanmak"da zaman zaman karşımıza çıkan Beşiktaş ambleminin hikayesini Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan'ın yaptığı araştırmalardan okuyalım;

Osman Paşa Konağı’nda başlangıçta ferdi sporlar yapıldığından herhangi bir forma rengine gereksinim duyulmadı. Ancak sporcuların sayısı her geçen gün yeni katılımlarla artmaya devam edince, eğitimini Fransız mektebinde tamamlamış Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini topladı. Okul günlerinde kullandığı, okulunun renklerini taşıyan rozeti yakasından çıkardı ve gösterdi: “Bizler de tıpkı bu rozet gibi bir rozet yaptırmalı ve Kulübümüz’de spora devam eden her azayı bu rozeti taşımaya mecbur tutmalıyız” dedi. Toplantıya katılanlar Mehmet Şamil Bey’in teklifini heyecanla kabul ettiler. Toplantının sonunda rozette yer alacak kulüp renkleri de kararlaştırıldı. Tabiatın bütünüyle birbirine zıt iki ana rengi kulüp renkleri olarak seçildi: Siyah ve Beyaz...
Beşiktaş’ın ilk rozetinin yapıldığı tarih, Fransız mektebindeki rozetlerden esinlenerek miladi yıl olarak “1906” yazıldı. Üstte Arap harfleriyle “Beşiktaş” yazarken, sağda “J”, solda “K” harfleri yer aldı. Rozetin arka yüzünde “Konstantinopolis”te yapıldığı yazılıdır ve iç tarafında rozeti yapan ustanın mührü yer almaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldızın 6 köşeli olduğu dikkat çekmektedir. 2. Meşrutiyet’e kadar (1908) bu 6 köşeli yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya hediye edilmiştir.(Filmdeki rozet sahnelerini yukarıdaki videoda izleyebilirsiniz)

27 Mart 2010 Cumartesi

Amerika’yı Futboldan Soğutmamız

Geçen hafta yayınlanan bir haber özellikle Beşiktaşlı taraftarlar arasında epey bir paylaşıldı…
Haberde CNN Uluslararası'nın futbol editörlerinden James Montague’un, 'Neden Amerikalılar Futbolu Sevmez' isimli köşe yazısında ABD Milli Futbol Takımı'nın eski oyuncuları, eski kaptanları, yöneticileri ve taraftarıyla konuşarak bu durumun nedenlerini araştırdığı ve bunun bir nedeninin de Beşiktaş olduğu konu edilmekteydi.

Bu habere denk geldiyseniz bunun nedenini merak etmişsinizdir…
Haberin detayında ABD Milli Takımı kaptanı Walter Bahr ile yaptığı söyleşide Bahr'ın, Beşiktaş ile ilgili anıları şu şekilde yer alıyordu:
"O yıllarda Philadelphia Nationals takımında oynuyordum. St. Louis'de Beşiktaş'la bir maç yaptık. 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmıştık ve kendimize çok güveniyorduk. Amerikalıların, dünyanın en iyi askerleri ve sporcuları olduğuna inanıyorduk. Fakat Beşiktaş bizi 5-0 yendi. Herkes o kadar büyük hayal kırıklığına uğradı ki adeta şok olduk. Bu sonucu asla beklemiyorduk. Futboldan ben bile soğudum."
Eski gazete haberlerini taradığım bir esnada, yani bu haberin yayınından yaklaşık bir ay kadar önce Milliyet Gazetesi’nde bu haberi görmüş ve kopyalamıştım… Bugün yorum ve gündemden uzak bir yazı olsun diye düşünerek bu olayın belgesel yönünü sizinle paylaşmak istedim.
Şimdi o dönemin adı geçen maçı anlatan bu gazete haberine dönelim ve maçın yansımalarını 2 Haziran 1950 tarihli Milliyet gazetesinden daha detaylı şekilde okuyalım:
Başlık: “Beşiktaş Amerika’da All Stars’ı 5-0 yendi” olarak atılmış…
Alt başlık ise “Bu takım Rio’da dünya şampiyonasında Amerika’yı temsil edecektir” şeklinde.

St.Louis, Missouri (AP) kaynaklı haber aynen şöyle:
“Dün akşam Amerikan All-Stars takımı ile yaptığı karşılaşmada Beşiktaş futbol takımı 5-0 gibi açık bir farkla kazanmıştır. Bu Beşiktaş takımının Amerika’da şimdiye kadar yapmış bulunduğu maçlarda 3.galibiyetidir. Beşiktaş’ın karşılaştığı All-Stars futbol takımı Birleşik Amerika’yı temsilen Rio karşılaşmalarına katılacak takımdır. Misafir Beşiktaş takımı uzun paslaşmalarla oyunu 5-0 kazanmıştır. Süleyman Seba 1.devrenin 36.dk. sında ve Recep Adanır 39.dk.da birer gol atmışlardır.
Recep’le Şükrü 57.ve 84.dk.larda birer gol daha atmışlardır. Amerikan takımı kalecisi Frank Borghi’nin parlak kurtarışları açık farkla mağlubiyeti önlemiştir”

Beşiktaş’ın Amerika’daki turne maçlarından haberler 6 Haziran’da yayınlanıyor ve yapılan ilk gece maçından bir görüntüyü sayfalarına taşırken bir sonraki haber 11 Haziran’da iki gün önce All-Stars karmasını 3-1 yendiği maç oluyor. Goller yine Recep, Şükrü ve Süleyman (Seba)’dan…


İki gün sonra 13 Haziran’da İngiliz Manchester United’ın Beşiktaş’ı 2-1 mağlup ettiği haberi veriliyor. Bu maçtaki tek golümüzü Şükrü penaltıdan kaydediyor…

17 Haziran’da 1.sayfadan 9 Haziran tarihli maçtan bir fotoğrafla verilen bir haberin başlığı aynen şöyle: “Beşiktaş New York’dan Londra’ya gidiyor”. Bir sonraki günde Londra’ya vardığı haberi iç sayfalarda yer alıyor.

Amerika’da yaptığı maçlarda 5 galibiyet, bir beraberlik ve Manchester United önünde alınan bir mağlubiyet alan Beşiktaş’ın 17 futbolcu, 6 yönetici ve bir gazeteci ile seyahatine devam ettiği bildiriliyor.
Aynı gazetenin 20 Haziran tarihli bir başka haberi ise Beşiktaş’ın turneden dönüşünü ve kendilerine yapılan karşılamayı anlatır… Devamında röportajlar şu şekilde aktarılır:


Kafile Reisi Sadri Usuoğlu: “Biz seyahate başlarken orada yapacağımız maçlardan ziyade centilmence hareket tarzını prensip ittihaz etmiştik. Bunda da muvaffak olduk.”

Hakkı Yeten: “Mançester (bu şekilde yazılmış)United’le olan maçımızda oyunun heyeti umumiyesine biz hâkim olmakla beraber, kazanabileceğimiz bir maçı şanssızlıktan kaybettik.”

Şükrü: “Amerikalılar tekniğe dayalı bir oyundan ziyade enerjik bir oyun oynuyorlar. Amerika’daki Türklere gelince; hiçbiri bir baltaya sap olmamışlar.”

Çengel Hüseyin: “Amerika’da para su gibi akıyor… Kabare,kahve gibi yerler sabaha kadar açık. Sanki insanlar hiç uyumuyorlar. Amerikan kızları da fevkalade sempatik ve misafirperver.”

Kaleci Mehmet: “Amerikan kızlarıyla pek fazla arkadaşlık edemedik. Zira lisan bilmiyorduk. Gece maçları çok daha güzel oluyor, halk tiyatroya gidermiş gibi maça geliyor.”.”
Antrenör: “Çok yorgunum. Söyleyecek sözüm yokturTurne haberleri bu şekilde aktarılmış dönemin Milliyet gazetesine…
Ülkemiz bir taraftan Truman, Türkçe ezan, Kore Savaşı gibi konularla haşır neşirken Beşiktaş’ın Amerika’da ve İngiltere’de gerçekleştirdiği bu keyifli ve başarılı turnenin haberlerini geçen hafta yayınlanan kısa habere karşılık detaylı bilgilerle size aktarmaya çalıştım.

Hem haberin içeriğini anlayalım hem de gerçekten Amerika’yı futboldan nasıl soğutmuşuz görelim istedim…


Tarkan Kaynar
http://www.medyaspor.com/yazarlar/tarkankaynar/126
27 Mart 2010

3 Şubat 2010 Çarşamba

Profesyonelleşme Öncesi Türk Futbolu (1890-1950)


(Santigrat dergisinde yayınlanan bir araştırmam)Futbol yaklaşık 120 yıl önce geldi ülkemize.Ticari nedenlerle öncelikle İngiltere ve Fransa’dan İzmir’e göç edip yerleşen bir grup ailenin haftasonu eğlencesi olarak başladı Bornova çayırlarında.Bugün İzmir’de kamu hizmetinde kullanılan birtakım binalar o dönemde bu levanten ailelerin yaşam alanlarıydı.Whithall,La Fontaine,Giraud gibi aileler İzmir’e önemli ve kalıcı hizmetlerde bulundular.Bugün o ailelerden hala yaşamlarını sürdüren kuşaklar sözkonusu.Futbol o dönemde James La Fontaine’in öncülüğünde minik organizasyonlardan gayrıresmi bir federasyona ulaştı kısa sürede.Çok geçmeden bazı ailelerin İstanbul’a göç etmesiyle bu kez Moda çayırlarında duyulmaya başlandı top sesleri.İlk olarak İngiliz elçiliğinde görevli personele teklif edilen maç,Türk topraklarındaki ilk futbol maçı olarak tarihe not düşülmüştür.Bu organizasyonlar yıl 1901’i gösterdiğinde Kadıköy Futbol Kulübü’ne dönüşecekti.Bu kulüp Rum ve İngiliz gençlerinden oluşmaktaydı. 1904 yılında ise bu kulüpler,Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor"sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır.

II.Abdülhamit’in baskıcı döneminde müslüman gençlere yasak olan futbol,meşrutiyete kadar yabancıların oyunlarını izlemekle,zaman zaman da illegal katılımlarla kendini gösteriyordu Osmanlı’da.İstibdat döneminde her türlü örgütlenme yasak idi ve bırakın 11 genci 3 kişinin bir araya gelmesi bile saray tarafından taht için tehlikeli bulunmaktaydı.Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi.Bir paşa çocuğu olan Fuad Hüsnü (Kayacan) Bey’in bu nedenden mahkemelere düşüp hapislerden döndüğü,arkadaşlarının sürgün edildiği bir dönemde Bobby takma adıyla İngiliz takımlarında oynaması futbol tarihinin bu noktada ilginç anılarındandır.
Fuad Bey’in İngilizceyi iyi konuşabiliyor olması bu tutkusunda avantaj sağlamıştır.

Bu dönemde ilk Türk futbol takımı Black Stockings (Siyah Çoraplar) kurulur.Deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.(Bu takımın Rumlarla Papazın çayırında 1901'de oynadığı maç ise bir Türk takımının ilk futbol maçı olarak kayıtlara geçmiştir).1904 yılında İstanbul Ligi kurulmuş,1951 yılına kadar amatör olarak devam etmiş,fakat savaş yılları ve olimpiyatlar nedeniyle 4 sezon eksik yapılmış,1951’de profesyonelliğin kabulünden sonra da 1959 yılına kadar profesyonel olarak uygulanmıştır.


Meşrutiyetin ilanı ile birlikte meşrulaşan futbol,o döneme kadar illegal faaliyet gösteren Türk kulüplerinin birer birer kendini göstermesiyle daha da hareket kazandı.Kadıköy Moda’da 2 katlı bir konakta üç arkadaşın kurduğu Fenerbahçe,Mektebi Sultani 5.sınıf öğrencilerinin kurduğu Galatasaray ve Serencebey konağının bir köşesinde jimnastik çalışma amaçlı kurulan Beşiktaş Türklerden oluşan ilk "Spor Kulübü" ünvanını alarak birer birer resmi sıfat kazandılar ve futbolu artık çekinmeden rahatça oynamaya başladılar.Arkasından Vefa İdadisinde bir kulüp kendisini gösteriyor.(İzmir’de başlayan macera 1894 de kurulan Football Clup Smyrne’den sonra 1910 yılında KSK’nün kurulması ile İzmir’de yine kendisini gösterdi.1950 Demokrat Parti iktidarının lideri Adnan Menderes bu kulübün ilk futbolcularından idi.Ayrıca İzmir’in bir diğer güzide kulübü Altay’da kalecilik yapmıştır).

17 Ocak 1909 tarihinde 1905 yılında kurulan Galatasaray Kulübü ile 1907 yılında kurulan Fenerbahçe Kulübü, futbol branşında ilk kez, bundan tam 100 yıl önce karşı karşıya geldi.Maç,Galatasaray'ın 2-0 galibiyetiyle tamamlandı.Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey tarafından Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında kurulan Fenerbahçe’nin renkleri bir bilgiye göre sarı beyaz iken formaların alındığı Rum terzinin elinde beyaz kumaş kalmaması neticesinde sarı laciverte dönüşürken, “Galata Sarayı Efendileri” olarak şimdiki ismine nail olan Galatasaray’ın ilk amblem taslağı Tobler çikolatasının ambalajındaki kartal idi.Osman Paşa'nın oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ile mahallenin gençlerinden Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri ve Şevket Beyler’in aralarında bulunduğu gençlerce kurulan Beşiktaş’ın renklerinin Balkan Savaşı’na duyulan yasın neticesinde kırmızı beyazdan siyah beyaza döndüğü bilgisi ise kimi tarihçicilerce reddedilmektedir. Fenerbahçe kuruluş tarihini resmi tarih olan 1907’den önce kurulan Black Stockings’e uzandırma fikrini kulüp resmi sitesinde dahi savunurken,Beşiktaş’ın ilk resmi spor kulübü olmasına rağmen 1911’e kadar bir futbol şubesinin olmadığı bilinmektedir.Yazar Tevfik Fikret’in öğrencileri Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülend Serdaroğlu gibi isimlerce kurulan Galatasaray’ın önce kırmızı beyaz,ardından siyah sarı ve sonradan sarı kırmızıya dönüştüğü de resmi bir bilgidir.
Futbol serbest kalmasıyla beraber halk arasında kısa sürede benimsenen ve sevilen bir uğraş ve etkinlik oldu.Maçlar büyük katlılım ve heyecanlarla gerçekleşmekteydi.Meşrutiyetle birlikte yönetimi ele alan İttihat ve Terakki Partisi liderlerinden Talat Paşa futbolun halkın üzerindeki bu etkisinin farkındaydı.Yeni bir futbol kulübü kurulmasına öncülük etti. Altınordu isimli bu kulübün ilk icraatı önemli imtiyazlar sunarak Fenerbahçe’den 5 iyi oyuncuyu kendisine katmak oldu.O dönemde birçok paşa mevcut futbol kulüplerinin yönetiminde aktif görev almış hatta başkanlık yapmıştı.(Fenerbahçe başkanlarından biri de İttihat ve Terakki Partisi`nin önde gelen kişilerinden Sabri Toprak idi.Ayrıca 31 Mart gerici ayaklanması sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti`nin Genel Sekreteri olan ve 1926’da Atatürk’e suikast davasından yargılanarak idam edilen Dr. Nazım Bey de Fenerbahçe`nin eski başkanlarından biridir.)
Bu dönemdeki transferlerin en önemli isimlerinden birisi sonradan Top soyadını alacak olan Refik Osmani idi. Şiir lakabıyla anılan Refik Osmani hem futbolcu hem de basın mensubu olarak tarihte yerini aldı.”Top”isimli bir dergi çıkartıyordu.Yazılarından ötürü cezalar aldı.Futbol oynadığı dönemde Türkiye’de üç büyük kulüpte oynayan ilk futbolcu olan Refik Osmani penaltı atışlarında 92 penaltıda 91 gol gibi çok yüksek bir yüzdeye sahipti. Fenerbahçe’den Altınordu’ya 2 teneke zeytinyağı ve 1 teneke peynir karşılığı gitmiştir. Ama o dönemde Fenerbahçe’den yapılan bu çarpıcı transferlerin asıl bedeli Altınordu futbolcularının askerliklerini cepheye gitmeden saray içerisinde yapabilme imtiyazı idi. Tarihsel bilgilere göre Galatasaray ile Beşiktaş futbol takımları arasındaki 85 yıllık rekabette ilk golü, 22 Ağustos 1924'te Beşiktaş'ın 2-0 kazandığı maçta Siyah-Beyazlılardan Refik Osman Top attı. Siyah-beyazlı takım adına ilk golü atan Refik Osman Top, derbi tarihine geçti. Amiral Hüsnü Paşa`nın oğlu ve ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Bey`in abisi Dr.Hamit Hüsnü Kayacan,1912 yılında Galatasaray mensubu iken,Fenerbahçe`ye geçmiş,bir yıl sonra da Fenerbahçe`nin yedinci başkanı olmuştu.12 Şubat 1911 tarihinde Fenerbahçe ile Union Club sahasında oynanan maçı G.Saray 7-0 kazanmıştı.Galatasaray bu maça 7 kişi çıkmıştı.Fenerbahçe kalecisi Ali Said sakatlanıp çıkınca Fenerbahçe maçı 10 kişi tamamlamış ve kaleye gol yiyenin değişmesi şeklinde öteki futbolcular bir bir geçmişti.29 Ekim 1915’de oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçı,F.Bahçe 2-1 öndeyken bitime 25 dk.kala hakem tarafından tatil edildi.3 Mart 1916’da kalan süre oynandı ve G.Saray bir gol atınca maç 2-2 sona erdi.
28 Temmuz 1922 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk Konya'nın Akşehir İlçesinde,gizli bir toplantıda komutanları bir araya getirmek amacıyla bir futbol maçı düzenletti.Amacı Milli Mücadele nedeniyle komutanları bir araya getirerek taarruz emrini vermek ve işgal kuvvetlerinin kafasında “Mustafa Kemal mücadeleden uzaklaştı” düşüncesinin doğmasını sağlamaktı.Atatürk’ün resmi sıfatla seyrettiği ilk ve tek futbol maçı bir ulusun kaderini değiştirmişti.Kurtuluş Savaşı ile kazanılan zaferin ardından beklenen Cumhuriyetin kurulmasından önce13 Nisan 1923’de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakına bağlı olarak Futbol Heyeti Müttehidesi (Futbol Federasyonu) kuruldu.Federasyon aynı yıl FİFA üyeliğine kabul edildi.).İşgal kuvvetleri komutanı General Harrington'ın İstanbul'dan ayrılırken kendi adına düzenlediği kupayla 29 Haziran 1923 günü Taksim Stadı’nda büyük bir seyirci topluluğu önünde İngiliz başkumandanın oluşturduğu karma İngiliz takımına karşı Fenerbahçe kendi kadrosu ile karşı karşıya geldi. Fenerbahçe bu maçı Zeki Rıza Sporel'in iki golüyle 2-1 kazanmıştı.26 Ekim 1923’de İlk Milli maçımız gerçekleşti.Romanya ile 2-2 biten ve İstanbul Taksim Stadı’nda gerçekleşen maçta gollerimizi Zeki Rıza Sporel attı.1925 Kasım ayı.Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray ve Vefa karşılaşıyorlar ve karşılaşmayı Galatasaray tarihi bir rekorla 20-0 kazanıyor.Leblebi Mehmet lakaplı Mehmet Pınar 20 golün 14’ünü atarak kişisel bir rekora imza atıyor.Mehmet Pınar lakabının şanından dolayı daha sonra soyadını Leblebi olarak değiştiriyor.8 yılda 7 Lig Şampiyonluğu kazanarak hala kırılamayan bir rekorun sahibi olan Beşiktaş'ın, bu altın devrinde kaleyi koruyan en önemli isim; Mehmet Ali Tanman'dı.1933-1946 yılları arasında 354 maçta Siyah-Beyazlı formayı giyen Mehmet Ali Tanman, kalesinde sadece 70 civarında gol gördü ve "100 Yılın En iyi Kalecisi" unvanını kazandı.Tarih 1951’i gösterdiğinde Türk Futbolunda yeni bir dönem başlıyordu; Profesyonelleşme.

Tarkan Kaynar

1 Şubat 2010 Pazartesi

375 fotoğrafta Türk futbol tarihi


28 Şubat 2004 yılında yayınlanmış bir haberi aynen aktarmak istiyorum
Gazeteci ve araştırmacı Serhat Hürkan üç yıllık bir araştırma sonucu Türk futbol tarihine damga vuran siyah-beyaz fotoğrafları bir kitapta toplamayı başardı. Siyah/Beyaz Futbol Resimleri isimli kitap İstanbul ve İzmir’deki öncü kulüplerden ilk liglerin kurulmasına geçen sürede ilginç enstantaneler yakalıyor.

Kitaptaki 375 fotoğraf 3 yıllık bir çalışma sonunda özel arşivlerden ve tarihi spor dergileri araştırılarak bulunmuş.

Serhat Hürkan’ın 2002 yılında hazırladığı, Yıkılmayan İmparatorluk: Futbol isimli kitap için yaptıkları çalışmada ortaya çıkan malzeme bu kitabın da altyapısını oluşturmuş. O kitap için yapılan çalışmadan Türk futbol tarihini fotoğraflarla işleyen bir kitap meydana çıkmış.

Projenin fikir babası Hürkan ve ekibi en büyük sorunu yeterli kaynak ararken yaşamış: ‘TBMM kütüphanesi haricinde bazı özel koleksiyonlar sayesinde ilginç fotoğraflar toplamayı başardık. En büyük iki kaynağı 1930’lu yılların iki önemli spor dergisi Türkspor ve Kırmızı-Beyaz oluşturdu. Buna karşın futbol kulüpleri çok az katkı yapabildi. Gerek Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray, gerekse Anadolu kulüpleri çok az fotoğraf sağladılar. Birkaç kulüp dışında sağlam bir arşiv bulmak mümkün değil. Zaten çoğu kişisel koleksiyonlar yağmalanmış. Yıllar boyunca ellerine geçenleri saklayan bazı özel meraklılar bize önemli bir kaynak oluşturdu. UEFA kriterleri deyip duruyorlar. Ama tarihine sahip çıkamayan, düzgün bir müze kuramayan kulüpler nasıl bu kriterlere uyamaz.’

Hummalı bir çalışma sonunda bulunan 3 bini aşkın fotoğraf arasında sıkı bir eleme yapılmış. Birçoğu yıpranmış durumdaki fotoğraflardan 375’i yayınlanmaya değer bulunmuş. 3-4 ay da fotoğrafların taramasıyla geçmiş. Ama işin en zor tarafı fotoğraf altlarını yazarken yaşanmış. Fotoğrafın çekildiği tarihi not etme gereği bile duymayan eski futbolcular ve taraftarlar 40-50 yıl önceki yüzleri isimlendirmekte fazlasıyla zorlanmış. Bazı fotoğraflar için 10 ayrı kişiye sorma gereği duyulmuş.

HATIRLANMAK HOŞLARINA GİTTİ

Kitabı özellikle okumaktan çok bakmayı seven Türk futbolseveri için tasarladıklarını anlatıyor Hürkan:

‘Malumunuz Türkiye’de futbol çok geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. Ama futbol kitapları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Futbol kitaplarının çoğu az satıyor. Bu okuyucu kitlenin genişlemesini umut ederek kitabı bol fotoğraflı tuttuk. Bize düşen daha ilginç, daha çok okunabilir yayınlar üretmek. Okuyucuyu suçlamakla bu iş yürümez.’

Kitapta sadece İstanbul’un üç büyüklerine yer ayrılmamış. İstanbul’un ve Ankara’nın köklü semt takımları, Anadolu futbolunun öncü kulüpleri, ordu takımları ve emekleme dönemini bir türlü atlatamayan kadın futbolu ayrı birer bölümle hatırlanmış.

YENİ FOTOĞRAFLARLA GENİŞLEYECEK

Kitabın yayınlanmasından sonra özellikle bu siyah-beyaz dönemin futbolcularından ve taraftarlardan çok sayıda mesaj gelmiş. Yıllar sonra hatırlanmak birçoğunun hoşuna gitmiş. Hatta ellerindeki fotoğrafları vermek isteyenler çıkmış. Hürkan da gördükleri ilgiye göre genişletilmiş bir ikinci baskıyı planlıyor. Kitaptaki konuların her biri için ayrı ayrı projeler hazırlanabileceğini, Anadolu futboluna damga vurmuş Eskişehirspor, Trabzonspor,Gaziantepspor gibi takımları ele alan benzer yayınlar çıkarılabileceğini belirtiyor.(Hürriyet)

29 Ocak 2010 Cuma

Bir Zamanlar Yeşil Sahada

(Santigrat Dergisi'nde yayınlanan araştırma yazım)Onları meslek hayatlarının ilk yıllarındaki tutkularını ya da başarılarını bilmeden tanıdık.Futbolla başladıkları yola daha sonra çok farklı alanlarda devam ettikleri gibi o alanlarda önemli isimler oldular.Bu isimlerden birkaç örnek sergilerken yeşil sahalardan kopmayan bir ismin küçük yaştaki bir başarısını da detaylı sunmak istedik.

Gençlerbirliği’nden Renklerbirliğine (Burhan Doğançay)
35 yaşında profesyonel futbol,Ankara’da hukuk,Paris’te ekonomi, New York’ta turizm ateşeliği ve ardından devam edecek olan dünyaca ünlü ressamlık.“Gençlerbirliği’nde 25kişi antremana tek topla çıkardık. Galatasaray yanında 2 topla Ankara’ya gelince çok sevinirdik.Beşiktaş’la Çırağan Sarayı’nın orada maç yapardık, topu suya attın mı 10 dakika beklerdin.Türkiye’de futbol kulüpleri şirket olmadığı müddetçe ilerleyemez. Dünyanın hiçbir yerinde futbolcu 10 milyon dolar alırken, yöneticiler bedavaya çalışmaz. Böylece yo-yo gibi antrenör değiştirmezler”diye anlatıyor bir röportajda o günleri ve futbola dair görüşlerini dünyaca ünlü ressamımız Burhan Doğançay.

Zil,şal ve top (Münir Nurettin Selçuk)

Türk Futbol Tarihi’nin ilk yıllarında çok önemli bir mihenk taşıdır “Black Stockings” futbol takımı.Siyah Çoraplılar ile ilgili Utku Erişik’in bir yazısından aynen yer verelim sürpriz futbolcu kahramanımızı: “Annesi bebeğine siyah patik giydirmiş midir, bilemeyiz; ama o yıllarda bir bebek gelir dünyaya. Ağlamasında bile bir ‘ahenk’ olan bu bebeğe Münir adı konur. Münir’in yirmili yaşları,Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış ve yıkılmak üzere olan bir ülkeye tanıklık eder. Her şeyin ve herkesin umutsuzluk giysisini üstüne çektiği günlerde, küçük bir umutla, birkaç takımla da olsa futbol ligi kurulmaya çalışılır.Ancak sahaya top değil topçular girer. Topraklarımıza düşman topları çevrilmiştir. Kulüpler için tek şanssızlık, bu da değildir. Beslenmenin gitgide yetersiz kaldığı ortamda, sağlık sorunları baş gösterir ve gençler, kulüplerini yalnız bırakmak zorunda kalırlar. Münir’in bırakma sebebi ise, çok terleyip soğumanın ses tellerine zarar vereceğini düşünmesidir. Sahalara o günlerin karamsar ortamında veda eden bu genç, ilerde ansiklopedilere Münir Nurettin Selçuk olarak geçmenin hayaliyle kendini müziğe verir!” İşte ileriki yıllarda büyük bir bestekar olacak olan Münir Nurettin gençlik yıllarında bir dönem Fenerbahçe B takımında futbol da oynamıştır.

Yeşil Sahadan Yeşilçam’a (Memduh Ün)

1941-1942 İstanbul lig Şampiyonu Beşiktaş Futbol takımı Şeref Stadı'nda.Bu kadro içerisinde futbol dışında sonradan çok tanıdık gelecek olan bir isim var.Şimdinin ünlü ve emektar bir sinema yönetmeni diyelim.Kısaca yaşam öyküsüne göz atıp futbol geçmişine de değinelim bu ünlü yönetmenimizin.Türkiye’nin tarihi sınavı olan Kurtuluş Savaşı yıllarında çocukluğu geçen genç adam,bu zorlu dönemde mücadele dolu günler geçirdi.Maddi yetersizlikler nedeniyle üniversite hayaline veda etmek üzereyken, fakülte yurdu tarafından kabul edilince tıp eğitimine başladı. Ancak futbola olan düşkünlüğüyle tanınan Ün, dersleriyle yeterince ilgilenmiyordu. Durum böyle olunca tıp fakültesindeki eğitimini üçüncü sınıfta noktalayarak profesyonel olarak futbol oynamaya başlamıştı.Baba Hakkı,Şükrü Gülesin,Şeref Görkey gibi efsanelerin ekibinde Beşiktaş forması giyiyordu ve takımının şampiyonluk kazanmasında büyük rolü olmuştu.Beşiktaş dışında,Ankara Demirspor,Ankara karması, Muhafızgücü, Adana Seyhanspor, Çukurova karmasında futbol oynadı.1947'de "Damga" filminde başrol oyuncusu olarak sinema alanına girdi. 1951'de yapımcılığa, 1954'de yönetmenliğe başladı. "Üç Arkadaş","Yaprak Dökümü","Ağrı Dağı Efsanesi","Bütün Kapılar Kapalıydı","Gün Ortasında Karanlık", "Zıkkımın Kökü" gibi filmleriyle tanınan Memduh Ün, meslek hayatı boyunca yurt içinde ve yurt dışında yapılan çeşitli festivallerde birçok ödül kazandı.

Minik Maskot Büyük Yazar Oldu (Kemal Belgin)

1951 yılında Fenerbahçe Futbol takımı bir küçük maskotla sahaya çıkmaya başlamıştı.Sarı lacivert forması ile takım kaptanının elinden tutarak her maç yeşil sahaya adım atan bu sevimli küçük maskot çok geçmeden taraftarların sevgilisi olmuştu.Fakat kim olduğu da merak konusu olmuştu tribünlerde.”Miço’nun oğlu Kemal”yanıtı aynı şekilde hızla yayılmıştı merak edenler arasında.”Miço” yıllarını Fenerbahçe kulübüne vermiş,gençlik yıllarında futbol oynamış,daha sonra Fenerbahçe kulübünde idari görevlerde bulunmuştu.Canla başla çalışmasından ötürü “Miço”denilen “Suat Ağabey”in oğluydu bu sevimli maskot Kemal.Küçük yaşta futbol sahasında adım atan o günlerin Fenerbahçe’sinin sevimli maskotu büyüdüğünde sevilen ünlü bir spor yazarı olacaktı.1963-1964 yıllarında sarı-lacivertli kulübün genç takımında top koşturmuş olan,sonrasında yazıları ve yorumları ile herkesin tanıdığı Kemal Belgin.

Aydın Zeybeği,İzmir futbolu (Adnan Menderes)

Tarihler 1917 yılını gösterirken İzmir’in en güçlü takımlarından birisi olan Karşıyaka’da genç bir santrafor görev alır.Aslen Aydınlı olmasına rağmen İzmir Amerikan Koleji’nde öğrenim gördüğü için ninesiyle birlikte Karşıyaka’da yalı boyunda bir evde oturan Adnan ayrıca basketbolda da başarılı bir oyuncu idi.Gayet iyi de bisiklete binerdi.Boş zamanlarında o bozuk yollarda Menemen’e kadar gidip gelirdi bisikletiyle.Karşıyaka’nın Kırmızı-Yeşil formasını yıllarca başarıyla sırtında taşıyan bu genç sporcu bir gün gelecek Türk Spor Kurumu Başkanı olacak ve daha sonra da tarihimiz kendisini Başbakan Adnan Menderes olarak tanıyacaktı.Menderes 1920’li yıllarda İzmir’in bir başka güzide kulübü Altay’da da forma giyecekti.

Sahada centilmen ekranda showmen (Yıldo)

Asıl adı Ahmet Yıldırım Benayyat olan kahramanımız,Konya ilinin Ereğli ilçesinde doğdu.1962'de gençler Türkiye 400 metre engelli rekorunu kırarak adını Türk spor dünyasında duyurmuştur.1965'te Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde voleybol oynarken Boluspor'a futbolcu olarak transfer olmuştur.1967'de futbol oynarken tekrar voleybola dönerek Galatasaray voleybol takımında oynamıştır.İlerleyen yıllarda sıkca anılacağı Yıldo lakabı ilk defa arkadaşı Milli voleybolcu Yavuz Işılay tarafından Galatasaray’da voleybol oynarken takılmıştır. Daha sonra yeniden futbola dönen Yıldo,Galatasaray'in 1970-71 ve 71-72 yıllarının Gökmen'li,Yasin'li,Brian Birch'lu şampiyon kadrosunda yeralmıştır.Futbol yaşamı boyunca Galatasaray,İstanbulspor, Sarıyerspor,Şekerspor ve Gaziantepspor'da futbol oynamıştır. Futbolun ardından ticaret ile uğraşan Yıldo, 1993'te dikkatleri çekerek televizyon dünyasına girmiş ve gece programları yapmaya başlamıştır. Böylece Türkiye ilk gece showmen'i ile tanışmıştır.

Wembley’de İlk Türk ( Levent Eriş)

İzmir Eşrefpaşa’nın mütevazi kondularından çıkan 13 yaşında bir Türk çocuğu,sırtında taşıdığı Ay-Yıldızlı formayla İngiltere’nin meşhur Wembley Stadyumu’nda ülkesini penaltıcı olarak temsil etmişti.İngiliz ITV Televizyonu tarafından her yıl düzenenlenen “Küçük Penaltıcılar” yarışmasına 1976 yılında TRT aracılığıyla İzmirspor Kulübü adına katılmıştı küçük Levent.İnönü Stadı’nda yapılan ön elemede 88 küçük penaltıcı arasında birinciliği kazanan 13 yaşındaki bu Türk çocuğu uluslarası yarışmaya katılma hakkını elde etmişti.Wembley’de dev kalabalık önünde yarışan Levent,yarışmanın finaline de kalmaya hak kazanmıştı.Küçük penaltıcımız finalde 5 ülkenin yarışmacıları ile mücadele edecekti.Penaltı çekilen kalede Queens Park Rangers’ın ünlü kalecisi Phil Parkers vardı.Hollandalı küçük penaltıcı 6 atışını da gole çevirirken Levent ’in 6.ve son şutu direkten dönünce ikinci olmuştu.Kaleci Parker tebrik ettiği Levent’e “Kalecilik hayatımda bana yeni ve büyük bir tecrübe kazandırdın.Hep aynı köşeye atış yapacağın aklıma bile gelmemişti”demişti.Annesini ve babasını küçük yaşta kaybeden ve küçük bir gecekonduda anneannesi ve bir marangoz yanında çalışan ağabeyi ile birlikte oturan bu küçük Türk çocuğu, Kraliyet locasında ikincilik kupasını alırken seyirciler kendisine büyük sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. O küçük penaltıcı şimdi Türk futbolunun teknik direktörlerinden oldu.Levent Eriş son olarak Manisaspor’u çalıştırdı.

Tarkan Kaynar

Kaynaklar : Cem Atabeyoğlu Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi / NTVMSNBC /gazetevatan.com

Hey Gidi Kafadan Koparan


Spor yaşamına bir göz atalım isterseniz;Asıl adı Ahmet Yıldırım Benayyat olan Yıldo, Konya ilinin Ereğli ilçesinde doğdu.Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde voleybol oynarken 1965 yılında Boluspor'a futbolcu olarak transfer olduğu için Bolu Lisesi'nde lise eğitimini tamamladı.Daha sonra, 1973 yılında üniversite eğitimini İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (bugünkü Marmara Üniversitesi)'nde tamamladı.Spor hayatında ilk defa 1962 yılında gençler Türkiye 400 metre engelli rekorunu kırarak adını duyurdu. 1965 yılında lisede voleybol oynarken Boluspor'a futbolcu olarak transfer oldu. 1967 yılında futbol oynarken tekrar voleybola dönen Yıldo, Galatasaray Spor Kulübü'nün voleybol takımında oynadı. "Yıldo" lakabı ilk defa arkadaşı millî voleybolcu Yavuz Işılay tarafından Galatasaray voleybol takımında oynarken takıldı. Daha sonra yeniden futbola dönen Yıldo, Şekerspor, Galatasaray, İstanbulspor, Sarıyer, Şekerspor ve Gaziantepspor'da futbol oynadı.Futbolun ardından plastik torba ticareti yapan Yıldo, 1980'li yıllarda Türkiye'de yeni yeni gelişen plastik torba sektörünün öncülerinden biri oldu. 1993 yılında davranışları ve kişiliğiyle dikkatleri üzerine çeken Yıldo, Star TV ile televizyon dünyasına girdi. Bu kanalda Süper Turnike yarışma programını sundu. Yıldo, daha sonra Star TV ve Kral TV'de gece programları yapmaya başladı. Böylece Türkiye ilk gece showmen'iyle tanışmış oldu. Bu programlarda kitlelerin ilgisini çeken Yıldo, Türkçe argoya "kafadan koparma" deyimini soktu. Yıldo aynı zamanda çeşitli dizilerde de oyunculuk yaptı. Ayrıca, Hemşo ve Dansöz filmlerinde rol aldı. Aşk hayatıyla da magazin gündeminde yer almış olan Yıldo birden fazla evlilik yaptı. Şu anda çeşitli televizyon programlarına konuk olan Yıldo, Number One TV'de Ters Köşe adlı futbol programını ve Kanal T'de haftaiçi hergece Bağlan Bana adlı programı sunmaktadır.Şimdi Esra ve Ceyda Ersoy kardeşlerle birlikte CINE 5`te Neşeli Günler adlı sabah programını sunmaktadır.(vikipedi)
SEZON: 1970/71
BAŞKAN: Selahattin Beyazıt TEKNİK DİREKTÖR: Brian Birch KADRO: Yasin Özdenak, Nihat Akbay, Ekrem Günalp, Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi, Aydın Güleş, Savaş Yarbay, Talat Özkarslı, Samim Yağız, Olcay Başarır, Ergün Acuner, Ahmet Akkuş, Mehmet Oğuz, Suphi Soylu, Cengiz Erkazan, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Uğur Köken, Ayhan Elmastaşoğlu, Yıldırım Benayyat, Avran Kalpin)
SEZON: 1971/72
BAŞKAN: Selahattin Beyazıt TEKNİK DİREKTÖR: Brian Birch KADRO: Yasin Özdenak, Nihat Akbay, Ekrem Günalp, Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi, Aydın Güleş, Savaş Yarbay, Samim Yağız, Tarık Küpoğlu, Olcay Başarır, Ahmet Akkuş, Mehmet Oğuz, Suphi Soylu, Bülent Ünder, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Uğur Köken, Ayhan Elmastaşoğlu, Yıldırım Benayyat

Seçime bir gün kaldı

Beşiktaş'da başkanlık seçimlerine 24 saat kaldı.Bu iki gazete kupürü efsanevi başkan Baba Hakkı(Yeten)'nın siyaset ve spordaki iki ayrı seçim gününün yansıması. Baba Hakkı'nın ruhu üzerimizde olsun ve Beşiktaş için en hayırlı sonuç onun ulu divan gözetiminde gerçekleşsin.

Tarihi bilgiyi önemsermiş gibi yapmak



23.11.2009'da gündem olan bir habere o gün yaptığım yorumu buraya aktarmak istedim:
Derbilerin tarihleri,kadroları ve neticeleri konusunda çok detaylı bilgi sahibi olamayabiliriz.Futbolla ilgili olup da Google'da sadece 1-2 kere "türk derbi","gs-fb"veya "türk futbol tarihi" şeklinde versiyonlu aramalar yaptıysanız bu haberdeki fotograf illa ki karşınıza gelmiştir.Ben konunun ilgilisi olarak 2 senedir yaptığım taramalarda en çok karşıma çıkan 5 fotograf arasında sayabilirim bu bilet fotografını(bir tanesi ağları delen metin oktay golü,bir tanesi can bartu metin oktay el sıkışması,bir diğeri mehmetçik basri vs vs..). Bu ilgisizliğimizin gayet farkında olup cüretkarca tarihi belgeler üzerinde tahrifat yaparak bizleri yanlış bilgilere sürükleyenler de var.Ama burada kabahatın 4'de 3'ü onlarda ise 4'de biri bizlerde.Her ne kadar koca medya kuruluşunun karşısında bizim araştırma alanımız kısıtlıysa da hafızasız toplum hastalığımızın ürkütücü virüslerinden birisi olan bu çarpıtma durumlarına karşı da az da olsa donanımlı olmak zorundayız.Taraftarlık vasıfları içerisinde genellikle geri planda kalan kısıtlı "tarihi bilgi donanımlarımız" genelde yalan yanlış ve magazinel şehir efsaneleri ile doludur.Futbol kitaplarının okunma gereği en azından "laf atışmalarında" hiç olmazsa bunu bile doğru yapabilme adına gerekli. Neyse ilgili haberin linkini aşağıda aktarıyorum: http://www.ataryemez.com/gazete/hurriyet-gazetesi-tarih-skandali/

Haberi okuyunca "evet demek doğrusu bu imiş" demeyin.Çünkü bu kez düzeltme haberinde verilen tarihi bilgiler de yanlış.28 kasım 1924'de gs-fb değil bjk-fb oynadı.Bahsi geçen biletin tarihi ise 15 haziran 1923 ve gs-fb derbisine ait.Yani düzeltirken bile tarihi bilgi eksiklerimiz var.

İzmir'de başladı herşey


Bu resme dikkatli bakın."Kadikioi" dese de İzmir Bornova çayırlarında başlayan bir maceranın resmidir bu.İngiltere'den tam 40 yıl sonra başlayacak bir maceranın ilk resimlerinden.İzmir'in imarını gerçekleştiren önemli ailelerin fertleri 1890'larda başlattılar bu macerayı ve İstanbul'a taşıdılar.. Anlatılacak çok macera barındırıyor bu fotograf günümüze uzanan yolculuğunda..(atanalirspor.blogspot.com'da 13 aralık 2008 tarihli yazım)

futbol sinemalarda

Hayır,haber 1999 veya 2001 deki maçlardan bahsetmiyor. Hatta bu bir haber değil bir reklam.24 Ocak 1964 yılında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek final ilk maçı.Metin Oktay "Mithatpaşa'nın kralı" diye tanıtılıyor gazetede.Milan 1-3 yenip dönmüş ülkesine.Galatasaray her iki maçta da mağlup olarak Şampiyon Kulüpler Kupası’na veda etmiştir.