16 Temmuz 2010 Cuma

Futbol Yazarlarımızın Eski Foto Portreleri

http://twitter.com/futboltarihimiz adresimizde zaman zaman yayınladığımız "Futbol Yazarlarımızın Eski Foto Portreleri" (Kaynak:Milliyet Arşivi)







1 Mayıs 2010 Cumartesi

Medyaspor'da sürekli köşe


1 Mayıs'dan itibaren günlük tarihi bilgileri twitter adresimiz https://twitter.com/futboltarihimiz adresimizde olduğu gibi www.medyaspor.com'da da aktarmaya başladık.

15 Nisan 2010 Perşembe

Türk Futbol Tarihine Teğet Geçen Üç Sergi















Gelibolu 1915 sergisindeki 3 büyük kulübün standlarından görüntüler

----------------------------------------------------------------------------------
UEFA, TFF ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen "Only A Game?" sergisi











Küçük kupa bir Türk takımının avrupa sahalarındaki ilk maçı anısına hediye bir kupa(Kolosvar)Büyük kupa da 1909-1910 sezonu İstanbul Futbol Şampiyonasında G.Saray tarafından kazanılan ilk kupa.




İlk resimdeki top Manchester United-FB Maçında oynanan top.Diğer fotografda 1924 Olimpiyatlarına giden Türk Milli takımı görülüyor.
----------------------------------------------------------------------------------

''Bir Numaralı Galatasaraylı: Ali Sami Yen'' Sergisi


Ali Sami Yen sergisinden fotograflar





Ali Sami Yen ve bendeniz

3 Nisan 2010 Cumartesi

Taçsız Kral(1965) ile ilgili güzel bir yazı




Yapım Yılı:1965
Yönetmen:Atıf Yılmaz
Senaryo Yazarı:Safa Önal
Yapımcı:Ertem Eğilmez - Arzu Film
Oyuncular:Metin Oktay/Gönül Yazar/Ayten Gökçer/Ajda Pekkan/Erol Taş/Gündüz Kılıç/Karıncaüzmez Şevki
Ayşe Şasa - Yönetmen YardımcısıYönetmen Yardımcısı
Zeki Ökten - Yönetmen YardımcısıYönetmen Yardımcısı

Filmle ilgili denk geldiğim hoş bir yazıyı paylaşmak istedim:

‘Ma Vie’ (1964) (Alain Barriere) melodisi, İzmir-Aşıklar Yolunda iki sevgili (birazdan Asansör’e gidecekler).. Mine (Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile) ; “Bil bakalım, kan kırmızı süt beyaz, fındık kabuğundan küçük, kale kapısına sığmaz.” Metin (Hayri Esen’in sesi ile) ; “Kelime oyunu yapıyorsun. Kan, tabii kırmızı, süt de beyaz değil mi? Fındık kabuğundan küçük olacak ki kabuğuna sığsın.” Mine ; “Yalnız insanlar sığmaz kabuklarına.” Ölümünden (13 Eylül 1991) birkaç saat önce gitarist Tarık Öcal’a Nazım Hikmet’in bir şiirini okuyup “İşte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar. İşin özü bu kardeşim” diyen tertemiz bir insanın öyküsü. Filmin yapımcısı Ertem Eğilmez (fakat jenerikte Arslan Barutçuoğlu yazıyor) bir söyleşide (17 Temmuz 1965-Ses) “(Taçsız Kral) filmi, Metin Oktay’ın hayat hikâyesi mi olacak” sorusunu şöyle yanıtlıyor ; “Tam değil. Olaylar..Metin Oktay’ın gerçek hayatına benzeyebilir. Hatta, belki de herhangi bir futbolcunun hayatına uydurulabilir. İsim yapmış klas bir futbolcunun kadınlar arasında geçirdiği bir dönem vardır. Bu dönem her futbolcunun hayatının rengidir.” 40’ların sonu. İzmir, Karşıyaka’da Çiftefırınlar Mahallesi. O dönem hemen her sokakta olan arsada çocuklar futbol oynuyor. Cin gibi bir çocuk, Metin, nedense, takıma girememiş ve Spor Malzemeleri Mağazası vitrinindeki topları seyrediyor. ‘Enfants de Tours’ (1963) (Macias / Demarny / Blank) melodisi ile konserve kutusunu tekmelediği sokakta dalgın yürürken önüne ‘hayallerindeki’ futbol topu yuvarlanır. Murat Abi onun üzüntüsünü bu armağanla gideriyor ; (Sadettin Erbil’in sesi ile) “Seni ben çalıştıracağım.. Büyük bir futbolcu olacaksın. Benden bile büyük..” Murat Abinin ‘baldan tatlı, safi şekerden yapılmış kızı’ Mine, Metin’i seviyor. Üçünün ‘Valencia’ (1926) (Jose Padilla) pasodoblesi ile gazoz içtikleri sahne ne kadar güzeldi. Metin’in (adını öğrenemediğimiz) babası, kavga çıkan bir mahalle maçından sonra topu keser.. Babası (Erdoğan Esenboğa’nın sesi ile) ; “Bindir söylüyorum. Topla oynamak günahtır..Dinleyen kim. Bir daha görürsem..” Annesi (onun da adını öğrenemiyoruz) ( Alev Koral’ın sesi ile) ; “Yapma oğlum, laf anla biraz. Fakiriz biz. Oyunla geçirecek vaktimiz yok. Baban sabahın altısından geceye kadar fabrikada ömür çürütüyor (işe giderken elinde üç bölmeli sefertası var). Bir gündüz uykusuna hasret. Bir erkeğimiz de sensin. Okuyup kazanacaksın. Başka çaren yok.” Metin ; “Var anne. Göreceksiniz.” Sonraki yıllarda Murat Abinin gözetiminde çalışması ve yükseliş ; Damlacık Spor, Yün Mensucat ve 1954’te İzmir’deki son kulübü İzmirspor. Adalet Cimcoz’un seslendirdiği Hülya Demir.. İzmirspor’un başkanı Sedat Beyin kızı olan Hülya ile Metin beraberken hep “Un’Altra Volta” (1964) (Pallavicini / Niessen / Werner / Scharfenberger) melodisi duyuluyor. Metinin İzmirspor’la anlaşması bile Hülya’nın Kültür Parkta bir arkadaşı ile ‘Tuff’ (1964) (Cannon) melodisi eşliğinde romantik dansını gördükten sonra olur. Genç kızın odasında (anne babası İstanbul’daymışlar) (birkaç yıl sonra Metin’i İstanbul’da evine çağırınca bu kez de İzmir’de olduklarını söyleyecektir) geçen gecenin sabahında “Blowin’ in the Wind” (1963) (Dylan) melodisini dinlerken Murat Abi şunları söylüyor ; “Dün gece çalışacaktık. Bekledim. Sedat Beyin kızı yaramaz sana. Bunlar zengin kızı. Hiçbir şeylerine ayak uyduramazsın. Futboldan da olursun boş yere..Buralar tehlikeli olmaya başladı. Uzaklaşmanın tam zamanıdır. Cumartesi günü İstanbul’a gideceğiz.” 1955. Galatasaray. Başarı dolu yıllar ; Gol krallıkları ; (Filmde görmesek de) ‘Ağları Yırtan Gol’ (10 Haziran 1959) ; Şöhret ; Yepyeni bir çevre. Yine de Metin’in parası az. Candemir’le (Cüneyt Türel seslendirmiş) Gönül Yazar ve kız arkadaşlarını ‘Laz Hakkı’nın lokantasına götürdüklerinde neredeyse hiç paraları yoktu. ‘Monte Carlo’ (1964) (Farina) melodisini dinlediğimiz sahnede hesabı ödeyemedikleri gibi Metin, Hakkı’dan 200 lira da borç almıştı. Gönül’le beraber olduğu 3 sahnede ‘La playa’ (1964) (Van Wetter / Barouh) melodisi var. Bu arada kimleri tanımayız ki ; “Gool, gol, gol. Bravo Metin” diye heyecanla maç anlatırken mikrofonun dengesini bozan Pertev Tunaseli ; ‘Halk Gazetesi’ Milliyet ve Rıza Tüzün’ün seslendirdiği Necmi Tanyolaç ; Yine Erdoğan Esenboğa’nın seslendirdiği Fenerbahçe kaptanı Naci ; Karıncaezmez Şevki ve 34 .. ..4 plakalı 50 model Opel Kapitan’ı ; Gündüz Kılıç ; Cihat Arman ; Hatta (yine Rıza Tüzün’ün seslendirdiği) Orhan Şeref Apak. Bu başarı dolu günlerin birinde en olmaması gereken olur ; Hülya, Metin’e gelir. Fausto Papetti’den ‘Caminemos’ (1964) (Testoni / H. Martins / A. Gill) melodisi ve Galatasaray Adasındaki konuşmaları.. Metin ; “Ne istiyorsun benden?” Hülya ; “Seni.” Evlenirler. Bir süre sonra İzmir’e dönmesi için baskı başlar. Ayrıldıkları konuşma.. Hülya ; “Ya ben ya Galatasaray.” Metin ; “Galatasaray. O daha vefalı.” En büyük destek, yine Mine ve Murat Abiden gelir. Bir yıl Palermo kulübünde futbol oynar. Tekrar Galatasaray. Bir milli maç öncesi doktor muayenesinde ortaya çıkan ‘kalp kifayetsizliği’ ve Metin’de düşüş başlar. İçki ile geçen günlerden sonra “Mare d’Estate” (1964) (Papetti / Cassano) melodisi ile dertleşmek için Gönül’e gider. Mine ve Murat Babayı İstanbul’a çağırırlar. Sevgi dolu bir ortamda günlerce süren çabalar ve Murat’ın ‘Controluce’ (1962) (Cassano) melodisini dinlediğimiz meyhanede Metin’i yaşama döndüren konuşması.. Murat ; “İçme artık..Kalk eve gidelim. Derdine, acına saygı ettim. ‘Zaten bozuk, üstüne üstüne gitmeyeyim’ dedim. Ama, tadını kaçırdın artık. Öleceksen top için öl. Hepsi hepsi bir ölüm. Böyle, gün gün öleceğine lahzada ölürsün hiç olmazsa. Deneyeceğiz, her şeye yeniden başlayacağız.” Günler sonra tekrar yapılan kontrollerin ardından.. Gündüz Kılıç ; “Oynayabilir mi doktor?” 1. Doktor ; “Tabii. Bir Beşiktaş taraftarı olarak üzgünüm ama..” 2. Doktor ; “Ben de Fenerbahçeliyim. Maalesef eskisinden daha iyi oynayacak.” Hastaneden çıkarken Mine ile el eleydi. Yine gol krallıkları yine başarılar. Metin öylesine saf ve temiz ki, Hülya film boyunca ona 3 kez ‘çocuk’ diyor. Gönül de iki yerde ‘deli çocuk’ ve ‘koca bebek’ demişti. Mine ise son sahnelerin birinde babasına şunları söylüyor ; “O bizim hayatımızın bir parçası. Koskoca bir sevgimiz var. Dünyalar kadar büyük. Sevgiye hiçbir şey karşı duramaz. Git baba, bulursan zorla getir. O hâlâ mahalledeki küçük Metin. Bir top daha alırsın, çocukluğundaki gibi.” (Yazan : Murat Çelenligil)

31 Mart 2010 Çarşamba

Emektar bir futbolcunun "Laf Aramızda"sı..

TRT 3 Kanalında yayınlanan "Orhan Ayhan'la Spor" programı Türk futbol tarihinden yaşayan birbirinden değerli futbolcuları konuk ediyor.Fenerbahçeli eski milli futbolcu Erol Keskin'in konuk olduğu programda Keskin'in Orhan Ayhan'a çekinerek söylediği bir etik unsuru iki büyük ismin izniyle aktarmak istiyorum:



Erol Keskin bilgisi için: Erol Keskin (d.1927, Sivas) Türk futbolcu. Futbolculuk kariyerinde genellikle sağ iç ve sağ açık mevkilerinde oynadı. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün altyapısından yetişen Erol Keskin, 1945 yılında B takımından A takımına yükseldi.Fenerbahçe'de oynarken 1947 ve 1948 yıllarında iki İstanbul Ligi, 1946 ve 1950 yıllarında iki Millî Küme şampiyonluğu yaşadı. Oynadığı 213 maçta 51 gol attı. 1951'de Adalet takımına transfer oldu. 1954 Dünya Kupası finallerinde oynayarak Güney Kore maçında bir gol attı. Futbol hayatını Adalet takımında sonlandıran Erol Keskin, 9 kez A millî oldu.

30 Mart 2010 Salı

"Kıskanmak" daki Beşiktaş Rozetinin Hikayesi



Zeki Demirkubuz'un son filmi "Kıskanmak"da zaman zaman karşımıza çıkan Beşiktaş ambleminin hikayesini Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan'ın yaptığı araştırmalardan okuyalım;

Osman Paşa Konağı’nda başlangıçta ferdi sporlar yapıldığından herhangi bir forma rengine gereksinim duyulmadı. Ancak sporcuların sayısı her geçen gün yeni katılımlarla artmaya devam edince, eğitimini Fransız mektebinde tamamlamış Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini topladı. Okul günlerinde kullandığı, okulunun renklerini taşıyan rozeti yakasından çıkardı ve gösterdi: “Bizler de tıpkı bu rozet gibi bir rozet yaptırmalı ve Kulübümüz’de spora devam eden her azayı bu rozeti taşımaya mecbur tutmalıyız” dedi. Toplantıya katılanlar Mehmet Şamil Bey’in teklifini heyecanla kabul ettiler. Toplantının sonunda rozette yer alacak kulüp renkleri de kararlaştırıldı. Tabiatın bütünüyle birbirine zıt iki ana rengi kulüp renkleri olarak seçildi: Siyah ve Beyaz...
Beşiktaş’ın ilk rozetinin yapıldığı tarih, Fransız mektebindeki rozetlerden esinlenerek miladi yıl olarak “1906” yazıldı. Üstte Arap harfleriyle “Beşiktaş” yazarken, sağda “J”, solda “K” harfleri yer aldı. Rozetin arka yüzünde “Konstantinopolis”te yapıldığı yazılıdır ve iç tarafında rozeti yapan ustanın mührü yer almaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldızın 6 köşeli olduğu dikkat çekmektedir. 2. Meşrutiyet’e kadar (1908) bu 6 köşeli yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya hediye edilmiştir.(Filmdeki rozet sahnelerini yukarıdaki videoda izleyebilirsiniz)

27 Mart 2010 Cumartesi

Amerika’yı Futboldan Soğutmamız

Geçen hafta yayınlanan bir haber özellikle Beşiktaşlı taraftarlar arasında epey bir paylaşıldı…
Haberde CNN Uluslararası'nın futbol editörlerinden James Montague’un, 'Neden Amerikalılar Futbolu Sevmez' isimli köşe yazısında ABD Milli Futbol Takımı'nın eski oyuncuları, eski kaptanları, yöneticileri ve taraftarıyla konuşarak bu durumun nedenlerini araştırdığı ve bunun bir nedeninin de Beşiktaş olduğu konu edilmekteydi.

Bu habere denk geldiyseniz bunun nedenini merak etmişsinizdir…
Haberin detayında ABD Milli Takımı kaptanı Walter Bahr ile yaptığı söyleşide Bahr'ın, Beşiktaş ile ilgili anıları şu şekilde yer alıyordu:
"O yıllarda Philadelphia Nationals takımında oynuyordum. St. Louis'de Beşiktaş'la bir maç yaptık. 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmıştık ve kendimize çok güveniyorduk. Amerikalıların, dünyanın en iyi askerleri ve sporcuları olduğuna inanıyorduk. Fakat Beşiktaş bizi 5-0 yendi. Herkes o kadar büyük hayal kırıklığına uğradı ki adeta şok olduk. Bu sonucu asla beklemiyorduk. Futboldan ben bile soğudum."
Eski gazete haberlerini taradığım bir esnada, yani bu haberin yayınından yaklaşık bir ay kadar önce Milliyet Gazetesi’nde bu haberi görmüş ve kopyalamıştım… Bugün yorum ve gündemden uzak bir yazı olsun diye düşünerek bu olayın belgesel yönünü sizinle paylaşmak istedim.
Şimdi o dönemin adı geçen maçı anlatan bu gazete haberine dönelim ve maçın yansımalarını 2 Haziran 1950 tarihli Milliyet gazetesinden daha detaylı şekilde okuyalım:
Başlık: “Beşiktaş Amerika’da All Stars’ı 5-0 yendi” olarak atılmış…
Alt başlık ise “Bu takım Rio’da dünya şampiyonasında Amerika’yı temsil edecektir” şeklinde.

St.Louis, Missouri (AP) kaynaklı haber aynen şöyle:
“Dün akşam Amerikan All-Stars takımı ile yaptığı karşılaşmada Beşiktaş futbol takımı 5-0 gibi açık bir farkla kazanmıştır. Bu Beşiktaş takımının Amerika’da şimdiye kadar yapmış bulunduğu maçlarda 3.galibiyetidir. Beşiktaş’ın karşılaştığı All-Stars futbol takımı Birleşik Amerika’yı temsilen Rio karşılaşmalarına katılacak takımdır. Misafir Beşiktaş takımı uzun paslaşmalarla oyunu 5-0 kazanmıştır. Süleyman Seba 1.devrenin 36.dk. sında ve Recep Adanır 39.dk.da birer gol atmışlardır.
Recep’le Şükrü 57.ve 84.dk.larda birer gol daha atmışlardır. Amerikan takımı kalecisi Frank Borghi’nin parlak kurtarışları açık farkla mağlubiyeti önlemiştir”

Beşiktaş’ın Amerika’daki turne maçlarından haberler 6 Haziran’da yayınlanıyor ve yapılan ilk gece maçından bir görüntüyü sayfalarına taşırken bir sonraki haber 11 Haziran’da iki gün önce All-Stars karmasını 3-1 yendiği maç oluyor. Goller yine Recep, Şükrü ve Süleyman (Seba)’dan…


İki gün sonra 13 Haziran’da İngiliz Manchester United’ın Beşiktaş’ı 2-1 mağlup ettiği haberi veriliyor. Bu maçtaki tek golümüzü Şükrü penaltıdan kaydediyor…

17 Haziran’da 1.sayfadan 9 Haziran tarihli maçtan bir fotoğrafla verilen bir haberin başlığı aynen şöyle: “Beşiktaş New York’dan Londra’ya gidiyor”. Bir sonraki günde Londra’ya vardığı haberi iç sayfalarda yer alıyor.

Amerika’da yaptığı maçlarda 5 galibiyet, bir beraberlik ve Manchester United önünde alınan bir mağlubiyet alan Beşiktaş’ın 17 futbolcu, 6 yönetici ve bir gazeteci ile seyahatine devam ettiği bildiriliyor.
Aynı gazetenin 20 Haziran tarihli bir başka haberi ise Beşiktaş’ın turneden dönüşünü ve kendilerine yapılan karşılamayı anlatır… Devamında röportajlar şu şekilde aktarılır:


Kafile Reisi Sadri Usuoğlu: “Biz seyahate başlarken orada yapacağımız maçlardan ziyade centilmence hareket tarzını prensip ittihaz etmiştik. Bunda da muvaffak olduk.”

Hakkı Yeten: “Mançester (bu şekilde yazılmış)United’le olan maçımızda oyunun heyeti umumiyesine biz hâkim olmakla beraber, kazanabileceğimiz bir maçı şanssızlıktan kaybettik.”

Şükrü: “Amerikalılar tekniğe dayalı bir oyundan ziyade enerjik bir oyun oynuyorlar. Amerika’daki Türklere gelince; hiçbiri bir baltaya sap olmamışlar.”

Çengel Hüseyin: “Amerika’da para su gibi akıyor… Kabare,kahve gibi yerler sabaha kadar açık. Sanki insanlar hiç uyumuyorlar. Amerikan kızları da fevkalade sempatik ve misafirperver.”

Kaleci Mehmet: “Amerikan kızlarıyla pek fazla arkadaşlık edemedik. Zira lisan bilmiyorduk. Gece maçları çok daha güzel oluyor, halk tiyatroya gidermiş gibi maça geliyor.”.”
Antrenör: “Çok yorgunum. Söyleyecek sözüm yokturTurne haberleri bu şekilde aktarılmış dönemin Milliyet gazetesine…
Ülkemiz bir taraftan Truman, Türkçe ezan, Kore Savaşı gibi konularla haşır neşirken Beşiktaş’ın Amerika’da ve İngiltere’de gerçekleştirdiği bu keyifli ve başarılı turnenin haberlerini geçen hafta yayınlanan kısa habere karşılık detaylı bilgilerle size aktarmaya çalıştım.

Hem haberin içeriğini anlayalım hem de gerçekten Amerika’yı futboldan nasıl soğutmuşuz görelim istedim…


Tarkan Kaynar
http://www.medyaspor.com/yazarlar/tarkankaynar/126
27 Mart 2010